25 Temmuz 2016 Pazartesi

Üniversite ve Meslek Tercih Dönemi için tavsiyeler;

Uzun bir aradan sonra yeniden Selam Sevgili Takipçiler,

Bugün sizlerle bloğumun var oluş amacından ayrı bir paylaşım yapacağım. Çok önemsediğim bir konuyu sesimi en iyi buradan duyurabildiğim için yoğun gündem arasında kaynamasın diye yazıyorum.


Yedi yıldır üniversite tercih ve tanıtım dönemlerinde genç arkadaşlarımın meslek seçimine yardım etmiş, onları yönlendirmiş ve bir çoğunun mezuniyetine, profesyonel hayata atılmalarına ve başarılarına tanıklık etmiş, elimden geldiğince yardımcı olmuş biri olarak bu süreçte onlara bazı önerilerim var.


Bundan 20 yıl sonra mutsuz, umutsuz, mesleğinin etik ilkelerini ihlal eden, çalıştıkları kurumları kendi çıkarları doğrultusunda suistimal etmiş, fırsatını bulsa işini gücünü bırakıp Bodrum'a yerleşip domates yetiştirecek çaresiz insanlar olmamanız için lütfen,


Doğru seçilmiş bir üniversitenin, size meslek edindirmek dışında, bir bakış açısı, ömür boyu taşıyacağınız bir etiket ve sosyal çevre kazandıracağını unutmayın! 

Kendinizi iyi tanıyın. Seçeceğiniz meslek, işler yolunda gitmediğinde boşanıp yola devam edebileceğiniz eşiniz değil, ne yaparsa yapsın ne atabildiğiniz ne satabildiğiniz ve sevmekten asla vazgeçemediğiniz çocuğunuzdur!

Bu yüzden sizden çok iyi bir ... olacağını söyleyen ailenize eşinize dostunuza değil, "ben bunu istiyorum ama, tüm koşullara ve zorluklara rağmen gerçekten benden iyi bir .....olabilir mi?" dediğinizde size cevap verecek iç sesinize kulak verin.

Çok revaçta olduğu düşündüğünüz mesleği değil, heryerde kendinize istihdam şansı yaratacak kadar aşkla icra edebileceğiniz ve ürettiklerinizle fark yaratabileceğiniz mesleği seçin! 

Üniversite seçerken öncelik sıralamanızı iyi yapın. Vitrin, akademik birikim, uluslararası bağlantı, istihdam imkanı, burs, yıllık ücret vb. hangisi sizin için öncelikliyse o üniversiteyi seçin. Bırakın evinize uzak olsun, artık liseli değilsiniz.

Gerçekten olmak istediğiniz şeye puanınız yetmiyorsa yeniden deneyin. Olmuyorsa yeniden. Bir yıl insan hayatında çok kısa bir süre ve emin olun buna değecek. 

ÖSYM klavuzunda seçeceğiniz üniversite ile ilgili özel şartları mutlaka okuyun! Okumadan yanlış bir tercih yapabilirsiniz ve bu yine bir yılınıza mal olur. Bir amaca hizmet etmeyecekse o bir yıl büyük kayıptır ömrünüzde. 

İstediğiniz bölüme puanınız burslu tutmuyor ve ödenecek taksitlerle ailelerinize külfet olacağınızı mı düşünüyorsunuz? Geleceğinize yapacağınız yatırım için onlardan borç aldığınızı düşünün.  Ve gerçekten mutlu olacağınız işin size ardından bu borcu ödeyebilecek kazancı getireceğini unutmayın.

Size iş garantisi veren üniversiteyi değil, kendi başınıza da iyi bir iş bulabileceğiniz nitelikli akademik eğitimi verecek ve sosyal çevreyi kazandıracak üniversiteleri tercih edin.

Ve siz.. 
Bu süreçte gençleri yönlendirenler,

Tarafsızca her ihtimali onların önüne sermekten çekinmeyin. Ne kendi hallerine bırakıp yanlış karar vermelerine müsade edin ne de baskı yapıp sonrasında istemeyecekleri bir seçim yapmalarına sebep olun. 

Hangi üniversiteyi temsil ederseniz edin, bu gençlerin gelecekte işini iyi yapan mutlu ve başarılı bireyler olmasının bu Ülkeye sağlanacak toplam fayda olduğunu unutmayın. O yüzden temsil ettiğiniz kurumun çıkarı için kimsenin geleceği ile oynamayın. 

Seçimlerine yardımcı olduğunuz ve sonrasında bu seçimlerinden duydukları memnuniyete şahitlik ettiğiniz gençleri görmenin hazzı birçok beşeri hissin üzerindedir. 


Çünkü, bu işler deniz yıldızının hikayesidir biraz. 
Bu yüzden ne kadar kurtarırsak kar. 

Sevgilerimle...

LuLu


10 Mart 2016 Perşembe

Bir ilkbahar sabahı güneşle uyandın mı hiç?

Selam Sevgili Takipçiler;

Baharı bekleyen kumrular gibi sizin de benim yazımı beklediğinizi biliyorum. 
Fakat ben güneş enerjisi ile çalıştığımdan böyle havalarda ruhumu bir uçurtmanın kanadına bağlar, onu ne yerlerde ne göklerde bulabilirim. Herkesin hayatta beslendiği şey başka işte... 

Bu güzel bahar mevsiminde felekten bir gün çalmaya ne dersiniz?


Hemen üzerinize en rahat kıyafetlerinizi giyin ve atın kendinizi dışarı. Sizi Anadolu yakasında en sevdiğim balıkçıya Suna Abla'ya götüreceğim. 

Adında abla, abi, usta, dayı kavramları bulunan restoranlara sempatim çocukluğumdan gelir. Çocukken hep şeflerini, lokantanın adıyla müsemma olan dayılar, ustalar zannederdim. Nedeni bilemem, tuhaf bir güven ve keyif verirdi öyle olduğunu zannetmek.


Boğazın en güzel noktasında türlü dedikodulara şahitlik etmiş tarihi yalıların arasında, Kandilli iskelesinin dizinin dibinde Suna Abla. Tahta masaları, sandalyeleri, sakız beyazı masa örtüleri ile salaş, bizden, en içimizden bir mekan. 

Bahar aylarında, öğlenleri iskeleye en yakın masaya oturup, göğsümü boğazın ılık meltemine verip, gözlerimi rumeli hisarının upuzun surlarına dikip hayalimde bir zaman makinasına biner ve 1452'li yıllara giderim. 



Suna Abla'da mevsimin en iyi balıklarını (ben şu ara hep hamsi yiyorum), karidesini, kalamarını, salatasını söylüyoruz masaya..


Öyle süslü servislerle şık tabaklarla gelmiyor Arnavutköy balıkçıları gibi... Anam babam usulü beyaz porselen tabaklarda getiriyorlar birbirinden lezzetli karides güveçleri, kalamar tavaları... Zaten parmaklarınızı yerken tabaklarla hiç ilgilenmiyorsunuz :) 

Gün ufaktan inmeye başlıyor.. Boğazın yorgun vapurları, 
işten eve dönenlere eşlik eden serseri martılar ile başlıyor  tatlı akşam telaşı... Sessizce bir köşeye çekilip izleyebilirsiniz Suna Abla'da...

Adabını bilenler akşam üstü rakısı içiyor burada.. Tam yeri olduğunu söylüyor... 




Ve balıklarımız geliyor, beyaz tabaklarda nar gibi kızarmış.. Gün iniyor...


İstanbul incisini takıyor tüm vakurluğuyla....

Şehri boğazın farklı yerlerinden izlemek bana ne büyük keyif veriyor. Bazen, yurt dışından gelen turistler için Türkiye'nin her yönüyle ne şahane bir ülke, İstanbul'un ise ne muazzam bir şehir olduğunu düşünüyorum. Bir kez daha şükrediyorum. 

Suna Abla yine bütün misafirperverliğiyle ağırlıyor bizi, bir günü daha deviriyoruz böylece...

Yazının sonlarına yaklaşırken, acaba nasıl bir başlık atsam diye düşünüyorum. Sonra bakıyorum da ben hep boşuna düşünüyorum. Duymasını bilene hayat her an, herşeyi zaten söylüyor.




Derken devam ediyor kadife sesiyle Zeki Müren....

Bir ilkbahar sabahı, güneşle uyandın mı hiç? 
Çılgın gibi koşarak kırlara uzandın mı hiç? 
Bir his dolup içine uçuyorum sandın mı hiç? 

Bunları yapmadıysan, "geçen günlere yazık etmişsin gönül sen" diyor.
Ben ettim sen etme diyor.  Sonra, "albümdeki o resme bakarken ağlarsın, mazideki günlere kalbini bağlarsın hatta unutmayıp adını senelerce anarsın" diyor.

Bazen bir şarkı ne çok şey söylüyor.
Boğazdan bir gemi daha geçiyor..


Yalnızca ömrünüzün değil, gönlünüzün mevsimleri de hep ilkbahar tadında geçsin...

Sevgiler
LuLu

15 Şubat 2016 Pazartesi

Bebek, Karaköy Out, Arnavutköy In

Selamlar Sevgili Takipçiler,

Havalar bugün itibariyle iyice ısındı. Güneş ve ılık ılık esen rüzgar içimizi ısıtmaya, yaz göz kırpmaya başladı değil mi? Bu yıl o kadar çok kış oldu ki benim gibi sıcağı sevmeyen biri bile yazı iple çeker oldu. Bilen bilir ben güneş enerjisi ile çalışırım. Yağmuru çamuru hiç sevmem. Hızımı yavaşlatır. Bu havalar tam benim havalarım yani. Bu ara nereye yetişeceğimi şaşırmış durumdayım.

Son yıllarda özellikle İnstagram, Swarm, Snapchat gibi mobil aplikasyonların yayılması ile gelen herkeslerde bir mekanist olmaya çalışma durumu başladı. E bu da haliyle belli semtlerin dönem dönem popüler olmasını beraberinde getirdi. Hangi celebrityler nerede takılıyorsa, instagramda arkadaşlarımız o haftasonu en çok hangi mekanda fotoğraf paylaşmışsa oralar hızla "in" oluyor. Dolayısıyla bu rekabet ortamı işletmecilerin o semtlerde rakip mekanlar açmasını zorunlu kılıyor.

Mesela bu ara gözlemlediğim yükselişe geçen semtlerden biri Arnavutköy. Daha ziyade balıkçılarıyla ünlü bu güzel semtimiz bu aradalar birbiri ardına açılan alternatif mekanlarıyla yazın gözde eğlence semtlerinden biri olacağa benzer.



Benim zaten yürüyüş parkurum da olduğu için ayrı severim Arnavutköy'ü. Amaaaaaaa.. Bu haftasonu bir kahvaltı yaptım ki sanırım son 3 yılın en iyisiydi. Aslında bu mekanı yazıp yazmamak konusunda biraz tereddüt ettim. Kahvaltısı henüz bilinmiyor. Bilinmiyorken birkaç kez daha gider miydim acaba diye düşündüm. Sayenizde gizli mekanım kalmadı malum. Sonra içime sinmedi paylaşmak istedim :) 


Arnavutköy'de iskelenin hemen karşısında bulunan daha önce akşam üzeri kahvesine, gece eğlencesine gittiğim bir mekan olan ANY son 2 haftadır inanılmaz iyi brunch vermeye başlamış. 

Buse Terim'in tavsiyesi üzerine ben de bu haftasonu diyeti bir günlüğüne dondurarak denedim.  İyi ki yapmışım :)






Öncelikle biraz mekandan bahsedeyim. ANY üç katlı tarihi bir ahşap konak. İçerisi inanılmaz şirin. Gündüzleri cafe geceleri mahalle barı şeklinde hizmet veriyor. Kokteyllerinin çok başarılı olduğu söyleniyor. Bebek Lucca'ya alternatif olarak gösteriliyor. Şu sıra oldukça popüler olduğu için rezervasyonsuz gitmemenizi şiddetle öneriyorum. 

Çalışanları inanılmaz ilgili. Fiyatlarının çok makul olduğunu söyleyememekle beraber aldığınız hizmete ve yediğiniz içtiğiniz şeylerin lezzetine değeceğine temin edebilirim.

Yazımı okuyanların çoğu belki bu mekana haftasonu akşamları uğramıştır. Ya da öğlen kapı önündeki masalarda bir kahve içmiştir. Fakat ben size bilinmeyen yönlerini anlatacağım.




Söyledim ya 2 haftadır açık büfe kahvaltı vermeye başladı diye. 
2. katında saat 11:00'de başlıyor 15:00'de sona eriyor. Kişi başı 65 TL. Uzun bir masanın yarısına dizilmiş muhteşem yiyeceklere önce dokunmaya kıyamıyorsunuz. Hemen yapışın fotoğrafa, Snapp'e. Muhlamadan, avokado salatasına, pişiden, Trabzon ketesine kadar ne ararsanız. Rengarenk ev yapımı reçeller, Ege'nin bağrından kopuk gelmiş zeytinlerle, çeşitli yörelerden peynirlerle olay bir kahvaltı masası sizi bekliyor.


Yiyeceklerin güzelliğinden ve çeşitliliğinden ziyade masadaki renk cümbüşü sizi mest ediyor zaten. Önce bi kal geldi bana. Zaten 10 aydır diyetteyim. Günlük rutin 1 yumurta 1 wasa 1 dilim peynirden oluşan kahvaltı menümden gına gelmiş. İnsan bi "ne şekilde öldüm de cennete düştüm?" demiyor değil. Neyse ki hemen toparladım. Tabağa doldurmaya başladım kıyıdan kıyıdan. 

Bu arada mekan ahşap bir konaktan restore olduğu için bayıldığım minik ahşap penceleri var. Yani kahvaltınızı o tahta pencerelerden denize bakarak ediyorsunuz. İnsan orada bir ömür geçirebilir. 

Bu da o kahvaltıyı muhteşem kılan bir diğer özellik. Çay ve filtre kahve sınırsız. Bardağınız masaya konmadan çayınızı yenileyen inanılmaz güler yüzlü bir personel var.  Klasik kahvaltılıklar dışında hazırlanan her türlü yöresel yiyecekler de inanılmaz lezzetliydi. Kaymak ile yapılan Trabzon ketesi favorim.





Bitti mi? Bitmedi. Kahvaltıdan sonra karnınız doyuyor fakat gözünüz doymuyor. Bunun için de harika bir tatlı standı var. Bir açık büfe kahvaltı düşünün ki tatlı standında tarçınlı havuçlu kek, çikolatalı kek, meyveli pasta, tramisu ve profiterol var. Filtre kahveyle bir de tatlı tabağı yapma mı sen? Allah affetsin İşallah bu yazdıklarımı diyetisyenim okumuyordur :(

Rahmetli babaannem deniz havası acıktırır derdi nur içinde yatsın. Yani ben normalde o kadar yemem de işte deniz havası açıktırdıysa demek :)

Ama Allah aşkına şu masaya bakın yani nasıl yenmesin? Böyle bir mekanı bu kadar iyi değerlendirmek ve böyle bir brunch organize etmek hangi işletmecinin fikri ise tebrik etmek gerek. 


f

Bitti mi? Bitmedi. ANY'den size bir yeni haber daha vereyim. Ünlü şef, Refika'nın Mutfağı kurucusu Refika Birgül, ANY'e özel bir menü yapmış. Antep mutfağı ağırlıklı. Geçen hafta itibariyle mekanın menüsüne eklendi. Fix menü şeklinde ve 75 TL. Öğlen ve akşam yemekleri için deneyebilirsiniz. Ben de bu hafta sonu tadacağım. Ama şimdiden heyecanlandım :)

Evet bu şahane kahvaltıyı yazmasam olmazdı. Havalar ısındı. Giyin yürüyüş kıyafetlerinizi, alın yanınıza bir sevdiğinizi önce ANY'de bu kahvaltıyı deneyin sonra sahilde yürüyüp aldığınız kalorileri yakın. Ruhunuzu tüm haftanın yorgunluğundan, stresinden, beyninizi kötü düşüncelerden arındırın. Yeni bir haftaya motive başlamak için bu şart. 

Fark ettiyseniz ben de size hep hem lezzetli yemekler yiyebileceğiniz hem de ruhunuza hitap edecek, orada olmanın size kendinizi iyi hissettireceği mekanlar yazmaya özen gösteriyorum. 


Ne diyor Cemal Süreya

Hayat Kısa
Kuşlar Uçuyor...

Ruhumuzda kanatlanıp uçacak bir gün.. Hala hissediyorken anı yakalayın.

Sevgiler
LuLu


5 Şubat 2016 Cuma

İbrahim Tatlıses şarkıları mı daha acıdır Adana kebap mı yoksa hayat mı?

Selam Sevgili Takipçiler,

Görüşmeyeli herşey yolunda mı? Ben bi ufak hastalık atlattım size yazmayalı. Soğuk havalar beni de vurdu. Normalde oldukça kuvvetli bir bünyem vardır. Kolay kolay grip bile olmam ama demek ki bağışıklık sistemim çökmüş. Mavi ekrana düşüverdim birden. İşte bunlar hep diyet. Gerçekten bir dirhem et bin ayıp örtüyor dostlarım, ne zaman ki bu zayıflama işine niyet ettim kendimi gripten kurtaramaz oldum. Neyse ki atlattım ve koşturmalı hayatıma geri döndüm.

Bugün size Anadolu yakasında bir güzel kebapçı yazacağım.
Eğer sürekli aynı yerlere gitmekten sıkıldıysanız atlayın bir vapura geçin Anadolu yakasına, Anadolu yakasında bir güzel semte.. Beylerbeyi'ne.

Eski tarihi dokusunu bugün büyük ölçüde yitirmiş olsa da Haldun Taner bir yazısında Beylerbeyini; "Teşrifat meraklısı, beyzade takımının oturduğu bir kibar semt" olarak anlatmıştır. Tevekkeli adını bu özelliğinden almaktadır.

Anadolu yakasında kebap yenebilecek birkaç iyi yerden biridir Beylerbeyi Tike. Lokasyon olarak Beylerbeyi iskelesine sırtınızı verip sağ tarafa yürüdüğünüzde solda bulunmaktadır.

Nedir Tike'nin diğer kebapçılardan farkı? 
Eğer yazın gidecekseniz bulunduğu sokak size kendinizi Alaçatı'da hissettirecektir. Sokağın sağına soluna atılan masalar, rengarenk ortancalar içerisinde huzur bulursunuz. Kışın gidiyorsanız çiçek böcek göremezsiniz ama yine iyi ısıtmaların bulunduğu balkonunda  sıcacık kebabınızı yiyebilir sigaranızı/puronuzu/içkinizi içebilirsiniz.

Çalışanları inanılmaz güleryüzlüdür, yiyecek seçimi konusunda oldukça yardımcıdır. Fiyatları diğer kebapçılara kıyasla oldukça makuldur. Ortalama 50-60 TL'ye mezeniz, çiğ köfteniz, ara sıcaklarınız, kebabınız, tatlınızı yer kalkarsınız. İstanbul'da bu kalitede yemeği bu fiyata yemek biraz zor malum.


Ve son olarak Tike'nin en önemli ayırt edici özelliği müzikleri. Bulunduğunuz mekanda çalan müzik sizin için önemli midir bilmem? Benim için oranın müdavimi olmanın ön koşuludur. Bu konuda İstanbul'da bir kaç mekanı tek geçerim ki biri de Tike'dir. 45'liklerden, İbrahim Tatlıses'e, Orhan Gencebay'dan, Birsen Tezer'e, Ebru Gündeş'ten, Sezen Aksu'ya çok geniş ve güncel bir repertuarları bulunuyor. Acılı şalgamın yanına vuruyorsunuz İbo'yu, sonra iskeleden sallıyorsunuz kendinizi boğazın serin sularına..

Şaka şaka abartmıyoruz. Gülüp eğlenip olaysız dağılıyoruz. Anlaştık mı?



Peki ne yiyoruz?


Masaya oturur oturmaz bir tablet göreceksiniz, tablette tüm menü fotoğraflı olarak var. Aman canım ne menüsü ya? Bi de okuyorsunuz ciddi ciddi. Kebapçıda menüye mi bakılır?
Mezeleri siz söylemeden masaya dizmeye başlıyorlar.

Ama siz yine de bilin ve teyit edin. Hayırlı salata, mütebbel, taze kekikli salata, kabak çitme, tahin salata, közde soğan ve sarımsağın masada olduğundan emin olun.

Sıcacık pofidik yufkaya tereyağı ve tulumu sarıp yerken kendinizden geçmeyin sakın. Çünkü devam ediyoruz. Semsek ve fındık lahmacun geliyor.
Çiğ köftesi biraz acı olmakla beraber şahane lezzetli.

Tike'de her türlü kebaba kefilim yalnız ben bu kadar mezeden sonra genelde Adana tercih ediyorum görece daha hafif diye.



Eğer severseniz tavuk kebabı da şahane. Belki her ikisini karışık yaptırabilirsiniz. Kalabalıksanız karışık kebap en ideali. Kebaba geçmeden müzikler de kıvamına gelmiş oluyor. Saat 22:00'den sonra benim repertuar çalmaya başlıyor. Eğer garsonla aranızı iyi tutarsanız daha erkene de çekebilirsiniz bu saati. :)


Yedikleriniz yeterince acılı değilmiş gibi alttan İbrahim Tatlıses yanık yanık bağırmaya başlıyor ufaktan. Şimdi sakin olun ve o bıçağı yavaşça yere bırakın. Zira hayat maalesef fazlaca acıtır ve o bilekler size daha çok lazımdır..


Kebaplar bitip acının ve sohbetin dibine vurduysak çaylar gelsin. Çayı iyi olan müesseselerden biri Tike. O yüzden fondip. :)




E tatlı yemeyecek miyiz? İnanır mısınız tatlılar da bir o kadar şahane. Özellikle dondurmalı irmik helvasını bu kadar iyi çok nadir yerde yersiniz. Ben genellikle irmikle ayva tatlısı arasında kararsız kaldığım için her ikisini birden sipariş veriyorum. Masada yiyecek birileri mutlaka oluyor. E benim arkadaşlarımdan başka ne beklenir? Laf aramızda iştahsız insanı hiç sevmem. Yemeğin hakkını veremeyenle aynı masaya oturmaktan imtina ederim. Sağolsunlar benimkiler de benle yarışır. Her kebapçı sonrası yol kenarında pusuda bekleyen radar arabaları gibi yan yatıyoruz. Olsundu. Tatlılar gelsindi.



Evet sevgili dostlar, yine iyi yedik. İçimize sinmedi paylaştık. Beylerbeyi'ndeki Tike'ye yolunuz düşerse hem gözünüzün hem gönlünüzün doyacağı keyifli bir akşam geçirmek isterseniz güzel et yemek isterseniz diyedir bu paylaşım. Yoksa hayatın hem İbrahim Tatlıses şarkılarından, hem acılı şalgamdan hem Adana kebaptan çok daha acı olduğunu hepimiz biliyoruz. Çok acı bir biberi ısırdığımızda ağzımız yanar ve hemen arkasından ya su içer ya da tatlı birşey yeriz ya, bunu neden yaparız? Acının şiddetini dağıtmak için. Hayatı da bazen böyle yapmak lazım.

Siz siz olun, acınızı dağıtamayacak insanlarla aynı masaya oturmayın, kendinize iyi bakın, önce gözünüzü sonra gönlünüzü doyurun, doyurun ki açlığınızla birbirinizi yemeyin. Hayattan keyif alın. Yaşadığınız her anın tadını çıkarın. Anılarınıza yatırım yapın. Anılar ki, bir gün herşey elinizden gitse bile sizi hayata bağlamaya yarayacaklar.

Keyif alacağınız günler geçirmenizi dilerim.

Sevgiler
LuLu

















24 Ocak 2016 Pazar

Dubai Part 3

Dubai Part 3

Selamlar,

Dubai turumuzu artık bitiriyoruz. Son gün Dubai turunda görülmesi gereken yerlerden, Burj Khalifa, Burj El Arab ve Abu Dhabi'deki Şeyh Zayed Camii'ni de gördükten sonra Dubai'deki turumuzu tamamlayıp yurdunuza dönebilirsiniz.

Burj Khalifa, Dubai'de yapımı 2010 yılında tamamlanan 828m yüksekliğindeki gökdelendir. Bizler gibi turistleri 80-90 USD karşılığında bu gökdelenin 124. katına çıkararak tüm Dubai'yi ayaklarımız altına seriyorlar.



Dubai'deki diğer etkinlikler gibi, Burj Khalifa'nın 124. katından aşağı bakmak da oldukça cesaret isteyen bir iş. Özellikle yükseklik korkusu olanlar hiç denemesin derim. Burj Khalifa'nın 124. katından aşağı baktığınızda aynı zamanda Dubai Mall'ın da ortak bahçesini ve ışık şelalesini seyrettiğiniz havuzu görüyorsunuz. Eğer şanslıysanız saatini denk getirdiğinizde bu gösteriyi yukarıdan çok daha keyifle izleyebilirsiniz.



Daha sonra yine Dubai'ye gelenlerin görmeden dönmedikleri Burj El Arab gezisine gidebilirsiniz. Meşhur yelken otelin o dönem hangi odaları geziye müsaitse o odalar gezdiriliyor ve tur kapsamında bir de öğle yemeği ikram ediliyor.


Yine yurda dönmeden, en başta bahsettiğin 7 emirlikten baş emirlik olan ve yüz ölçümü Dubai'den büyük olan Abu Dhabi'de bulunan Şeyh Zayed Camii'ni ziyaret edebilirsiniz. Bu Camii 2007 yılında yapılmıştır ve dünyanın en büyük camilerinin arasındadır. Hint ve Arap mimarisinden esinlenerek yapılan Cami 2.412 m2 alana sahiptir ve içerisinde 40 bin kişi aynı anda ibadet edebilir. Cami'ye giderken yanınıza daha kapalı giysiler almanızı öneririm.



Bu arada cami demişken Dubai'de bildiğimiz türden kubbeli, minareli camiler göremezsiniz ve sokakta ezan sesi duyamazsınız. Ezan sesini yalnızca AVM'lerde duyabilirsiniz.

Ve son olarak, Dubai'ye gelip de elektronik almadan dönülür mü? Merkeze 40-45 TL taksi mesafesindeki Deira bölgesinde hem kuyumcular ve baharatçılar çarşısı hem de elektronik eşya, telefon, tablet, fotoğraf makinası, laptop gibi ihtiyaçlarınızı satın alabileceğiniz elektronikçilerin bulunduğu bir çarşı var. 

Dubai özellikle şeriatla yönetilen bir emirlik olduğu için alışveriş yaparken satıcılar tarafından kandırılmanız falan söz konusu olmuyor. Adamlar zaten paraya bula doymuş. :) Bunun dışında herhangi bir hırsızlık veya taciz yaşamanız da söz konusu değil. Gecenin geç saatlerine kadar rahat rahat gezebilirsiniz.

Böylece bu turumuzun sonuna geldik. Umarım Dubai'yi görecekler/görmek isteyecekler için faydalı olmuştur.

Yarından itibaren bir süre İstanbul mekanları yazacağım. Özellikle istediğiniz konular var ise lütfen mesaj atınız.

Sevgiler,

LuLu

20 Ocak 2016 Çarşamba

Dubai Part 2

Selamlar yeniden,


Atlantis Otel
Dubai serüvenine kaldığımız yerden devam ediyoruz. İkinci gün otelinizdeki kakule çayı, suriye baklavası ve envai çeşit hamur işlerinin ve tropik meyvelerin olduğu kahvaltınızı bitirir bitirmez Palmiye adasının en ucunda bulunan ve Dubai'nin en görkemli oteli olan Atlantis'e gidebilirsiniz. Dubai turu boyunca öğlenleri yanızda mutlaka deniz giysilerinizi bulundurmanızı öneririm. Gezi aralarında okyanusta yüzme fırsatını buldukça kaçırmayın.


Atlantis Otel'in en büyük özelliği içerisinde bir akvaryum olmasıdır. Eğer macera seven biriyseniz Atlantis otelde köpekbalıkları ve vatozların olduğu akvaryumda dalış denemesi yapmanızı öneririm. Bence ölmeden yapılacaklar listesinde ilk 5'e girer. Özel dalgıç giysileri ve eğitmenler eşliğinde akvaryuma dalıyorsunuz. İçerideki balıklar her daim tok olduğu için zaten sizin yanınızdan göz kırpıp geçiyorlar. Yalnız kalbi falan olan girmesin sakın. Oldukça ürkütücü bir deneyim  :)  Böyle bir maceraya hiç gerek olmadığını düşünüyorsanız Atlantis otelin plajını yada havuzunu da tercih edebilirsiniz. Şahane oyuncaklı upuzu kaydırakları var. Burada tüm gün geçirilebilir inanın.



Madinat Jumeriah
Atlantis Otel'den sonra yine Palmiye adasında bulunan Madinat Jumeriah çarşısını görmenizi öneririm. Bu çarşı Al Qasr ve Mina A'salam otellerini de içinde bulunduran oldukça büyük bir alana yayılmıştır.

Burası içinde kanolarla gezebileceğiniz yapay bir nehirle doldurulmuş, çok çeşitli restoranların, kuruyemişçi ve tatlıcıların, hediyelik eşyacıların, gece kulüplerinin bulunduğu Arap mimarisinden esinlenilmiş bir çarşı olarak turistlerin uğrak yeri.



Özellikle öğle yemeği yemek isterseniz Khaymat Al Bahar adındaki Lübnan restoranını önereceğim. Neler yiyeceğinizi dün öğrendiniz :) Lübnan mutfağından sıkıldık diyorsanız nehir kenarında başka restoranlar da bulabilirsiniz. Çarşı içersinde çok farklı kuruyemişçiler var buradan dönerken yanınızda getirmek üzere satın alabilirsiniz.

Madinat Jumeriah
Hediyelik eşyaları da yine bu çarşıda halledebilirsiniz zira magnet, kupa v.s almak isterseniz buradan başka bir yerden almanız zor. Bir de çarşı içerisinde Vivel adında bir pastane var. Buraya da mutlaka uğramalısınız. Hem yiyecekleri, baklavaları hem de envai çeşit çayları var. Sevdiklerinize bu çaylardan kutu ile satın alabilirsiniz. www.vivel.com
Nehir kıyısında bol bol fotoğraf çektirebilir hatta kanoyla bir tur yapabilirsiniz.





Buddha Bar

Gece için önerim Dubai gece hayatını görmeniz. Pırlanta yada altın kaplı lüx arabalar, o ihtişam o ışıltı sizi kesinlikle başka bir dünyadaymışsınız gibi hissettirecek. Dubai'nin gece kulüpleri daha çok otellerin içerisinde ve merkezde yani Marina'ya yakın. Gece Kulübü mantığı daha çok yemek yiyip bir şeyler içebileceğiniz şekilde. Cavalli Club, Cirque le Soir, Buddha Bar benim önerebileceğim mekanlar.
Özellikle Buddha Bar daha çok yemek sonrası hafif müzik şeklinde hizmet veriyor. Bizdeki Frankie ya da Chlai tarzı. Fakat çok iyi dekore edilmiş olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. 




Dubai'de bilindiği üzere alkol satışı yasak. Ancak ruhsatlı gece kulüplerinde alkol alabiliyorsunuz. Ben kullanmadığım için ilgilenmedim ama duyduğum kadarıyla Müslüman olduğunuzu söylediğinizde yerli halk gibi  size de alkol satışı yapmıyorlarmış. 

Dubaide 3. günü muhtelemen çöl safarisi ile geçireceksiniz. Bence satın aldığını en güzel program bu olacak. Saat 3 gibi safari araçları sizi otellerinizden alıyorlar ancak öncesinde Dubai'de denemeniz gereken bir çılgın aktiviteyi daha öneriyorum. Ne mi? Skydiving :)

Yani uçakla 4000 metreye çıktıktan sonra eğitmenlerle birlikte uçaktan atlıyorsunuz yaklaşık 1 dakika serbest olarak aşağıya indikten sonra eğitmen paraşütünüzü açıyor veeee Duba'inin o muhteşem palmiye manzarasını 13 bin fitten seyrediyorsunuz. Bu çılgın aktivite ölmeden yapılacaklar arasında ilk 3'e rahatlıkla girer. Otel lobisindeki çalışanlardan katılım için bilgi alabilirsiniz. ilgilenenler mutlaka bu videoyu da izlesin. www.youtube.com/watch?v=xFEN7BQ7Zus

Saat 15:00 itibariyle sizi alan safari jeepleri ile çöle doğru yola çıkacaksınız. Çöl akşamları oldukça soğuk olduğundan yanınıza hırka almanızı öneririm. Ayağınıza kumdan kolay arınabilen bir sandalet veya spor ayakkabı giymelisiniz. Başınızı güneşten korumak için şapka yada bandana alabilirsiniz. Ve lütfen nemlendirici sürmeyi ihmal etmeyin.





Çöl merkeze biraz uzak fakat yolu düz ve gayet keyifli. özellikle de Arap müzikleri eşliğinde çabucak bitiyor. Çölde bütün araçlar toplandığında safari başlıyor eğer çılgın bir şöföre denk gelirseniz kumlar üzerinde jeeple akrobatik hareketler yaptırarak yüreğinizi ağzınıza getirebilir. 

Belli yerlerde durup fotoğraf çektirebilirsiniz. Özellikle gün batımında çektiğiniz karelerin instagram profillerinizi uzun süre süsleyeceğinden eminim. Uçsuz bucaksız çöl kahverengi kristalden kumlar gerçekten büyüleyecek. Dubai tatilinizin unutulmaz anları arasına girecek.







Daha sonra organizasyon kapsamında sizi bir bedevi çadırına götürüyorlar orada daha önce yediklerinize görece bir iki tık daha alt kalitede Arap yemekleri servis ediyorlar.
Çeşitli gösteriler ve dansöz showları izleyeceksiniz. Ama işin en eğlenceli kısmı Kandura giyerek fotoğraflar çektirmek ve Henna yaptırmak. Bunların tamamı çöl safarisi için ödediğiniz ücrete dahil.
Fakat Henna yaptırırken aklınızda bulunsun 10-20 Dirhem verdiğinizde Hennacı Abla sizinle özel olarak ilgileniyor, daha büyük ve detaylı motifler çizebiliyor. Saat 22:00 gibi yeniden jeeplere binip çölden ayrılıyorsunuz. 




Böylece Dubai turunda 3. günü de bitirmiş olduk. Yazının devamı yarın.. Turlara bakmaya başladınız mı? Ya da tatil rotasını Dubai'ye doğru çevirdiniz mi? Yapmadıysanız yazık edersiniz :)

3. bölümünde görüşmek üzere

Sevgiler 

LuLu

18 Ocak 2016 Pazartesi

Dubai Mubai

Selam Sevgili Takipçiler,

Kar kış kıyamet bitti derken yeniden karlı bir haftaya uyandık. Aranızda kardan şikayet eden var mı?
Evet rutin hayatı biraz aksatıyor olabilir ama bunca itiş kakışın içerisinde hayatı biraz da yavaşlatmak fena mı?

Kar, bana hep çocukluğumu hatırlatır. Dünya telaşından bi haber uyandığım günleri. Okul tatil olacak mı? İşe hangi yoldan gitmeliyim? Trafik olur mu? Uçak rotar yapar mı? Ya kar yağar ve gittiğim yerde kalır eve dönemezsem? Düşersem bacağım, kolum kırılırsa? Gibi deli sorularla kafamın meşgul olmadığı, o hayatı slow motionda yaşadığım huzur dolu günleri.

Sonsuz sessizliği... Bu koca şehri nasıl oluyor da derin bir sessizliğe gömüyor beyaz örtü?
Sonra çocukluğumun karlı sabahlarını pencereden seyrederkenki gülümsememi yerleştirip yüzüme çıkıyorum sokağa.. Aksatmıyorum rutinimi... Kopmuyorum hayattan. Şikayet etmiyorum kardan. Kar yağınca şükredecek ne kadar çok şeyin olduğunu bir kez daha hatırlıyorum çünkü.
Karı bahane etmek, dört gözle tatil beklemek tembel adamın işi.. İşini aşkla yapmayanın işi... Siz de yapmayın efendim. Kar güzeldir. Kirimizi pasımızı temizler...

Herneyse önümüz sömestr.. Üniversitede finaller, ilkoğretimde yazılılar bitti biter. Var mı tatil programı? Şu soğuklardan kaçıp sıcak bir yerlerde bedeninizi ve ruhunuzu ısıtmak istersiniz diye düşünerek bu hafta uzun zamandır yazmayı ertelediğim Dubai'yi yazmaya karar verdim. Malum en güzel dönemi :) Size Dubai'yi biraz detaylı anlatmak istediğim için yazıyı üç güne böldüm.

Dubai, Birleşik Arap Emiliklerine bağlı 7 emirlikten biri. Bu 7 emirliğin en popüleri olsa da aslında yüz ölçümü 4.200km2. Para birimi Dirhem. 1 Dirhem = 83 kuruş. AED olarak kısaltılıyor. İstanbul'dan gidecekler Kapalıçarşı'daki döviz bürolarından Dirhem alabilirler. Dubai havaalanında da döviz büroları var. Dirhem alamayanlar dolar götürebilir orada sabit kurdan çeviriyorlar. Dubai'nin geçim kaynağı sanıldığı gibi petrol falan da değil. Turizm ve dış ticaret. Bir de dünyanın en büyük balık hallerinden biri Dubai'de.

Giderken elektronik vize almanız gerekiyor. Dolayısıyla konsoloslukla falan da uğraşmayacaksınız. Daha konforlu olması açısından bir tur satın alın. O bütün bu işlemleri hızlıca hallediyor.

Otel seçimi konusunda da çok savurgan davranmayın. Ajman bölgesi dışında tüm oteller Palmiye adasının olduğu Jumeriah bölgesinde ya da ona 3-5 km mesafede. Dolayısıyla Ajman bölgesi biraz dışarıda kalıyor. Lüxe düşkün bir bölge olduğundan bildiğimiz Radisson Blu'da bile Türkiye'deki Rixos kalitesinde hizmet alabiliyorsunuz.

Dubai tatili düşünüyorsanız 4 gün yeterlidir. Hava sıcaklığı yaklaşık 25 derecelerdedir şu sıra. Deniz her daim sıcak olduğundan girilebilir. Türkiye'den 2 saat ilerideler. Resmi dilleri Arapça ama yerli halk bile kendi aralarında İngilizce konuşuyor. Yani İngilizce konuşarak rahatlıkla anlaşabilirsiniz.

Tur tarafından size bazı özel programlar sunulacak. Bunlar, çöl safarisi, Burj Khalifa'nın 124. katına çıkış, Burj El- Arab gezisi, Deira tekne turu, Abu Dhabi Şeyh Zayed Camii gezisi gibi. İstediğinizi satın alabilirsiniz. Bir program yaklaşık 80-90 USD civarında.



Turdan ayrı vakit geçirdiğiniz zamanlarda, taksi ile her yere rahatlıkla ulaşım sağlayabilirsiniz. Benzin çok ucuz olduğundan Dubai'nin bir ucundan diğer ucuna gitseniz ödeyeceğiniz rakam maksimum 50 TL. Yalnız sakın otelin önünde duran taksilere binmeyin. Onlar normal taksilerin iki katı kadar pahalıya taşıyor. Yoldan geçen üzerinde TAXI yazan zaman zaman da pembe renkte bayanların kullandığı taksiler göreceksiniz. Mutlaka onlarla ulaşımınızı sağlayın. Taksiciler genellikle Hindistan ya da Pakistanlı. Aksanlı bir İngilizceleri olmasına karşı kolaylıkla anlaşabiliyorsunuz. Zaten yerli halk çalışmıyor. Yalnızca alışveriş yapıyor ve akşamları marinada Shisha (Nargile) içiyor. Ne güzel hayat di mi? Bu yüzden Emirlerini çok seviyorlar. Her yere fotoğraflarını asmışlar. Nasıl sevmesinler? :)

Havaalanına iner inmez beyaz entarili Araplar göreceksiniz. Erkekler Kandura adında beyaz entariler giyiyor ve başlarına da beyaz bir örtü doluyorlar. Bayanlar siyah taşlı şık abayeler giyiyorlar. Başları örtülü fakat bir çoğunun saçı görünüyor. Muazzam makyajlı ve süslüler. İnsan bi onlara bi kendine bakıyor kadınlığından utanıyor valla :(

İlk gün otelinize yerleştikten sonra sıcak havanın tadını çıkarmak için denize yada havuza girebilirsiniz. Bölgede Palmiye adasının etrafında bir çok beach bulunuyor. Bazı otellerin beachlerine ücret ödeyerek dışarıdan da girebiliyorsunuz. Benim favorim Jumeriah (Palmiye Adası) bölgesindeki Al Qasr otelinin plajı oldu.

İlk günün akşamı Dubai'nin meşhur alışveriş merkezi Dubai Mall'a gidebilirsiniz. Alışveriş konusunda büyük beklentiye girmeyin özel bir indirim dönemi değilse, dünyaca ünlü markalar Türkiye ile aynı fiyata satılıyor. Üstelik ürünleri de burayla aynı.


Al Hallab Dubai Mall
Gelelim akşam yemeğine. Dubai'de tüm dünya mutfaklarından yiyecek bir şeyler rahatlıkla bulabilirsiniz. Hatta P.F. Changs, Vapiano, Gazebo, Eataly gibi İstanbul'da da popüler olan restoranların önünde upuzun kuyruklar görebilirsiniz. Ama Dubai'ye gelmişken kebap yiyelim derseniz, Dubai Mall'ın bahçesinde Al Hallab adında bir Lübnan restoranı var. Türkiye'nin hiçbir yerinde yiyemeyeceğiniz kadar lezzetli kebapları burada yiyebilirsiniz. O kadar lezzetli ki ben yerken sevinçten ağladım. :)) 



Kebabın yanına babaganuş, falafel, humus, mutebel, muhammara ve tabule isteyebilirsiniz. 

Hepsi yı-kı-lı-yor! 
Abartısız söylüyorum eğer benim gibi kebapseverseniz bu yemeği hayatınız boyunca unutamayacaksınız. 

Tatlı yiyecekseniz özellikle baklavaları inanılmaz iyi. Bizimkilere nazaran daha minik, tek lokmalık ve şerbetsiz. Hatta freeshoplarda da kutu ile satıldığı için sevdiklerinize Dubai'den gelirken alınabilecek en güze hediye. 

Ama tatlı hakkınızı Dubai Mall'ın içerisindeki Chesecake Factory'de de kullanabilirsiniz. Tatlıları özellikle Amerika'da çok meşhurdur ve maalesef ki Türkiye'de henüz bir şubesi yoktur. Bulmuşken deneyin derim.



Yemeğin ardından türk kahvesi isteyin. Alışılmış türk kahvesinin aksine içine Hel yani kakule koydukları için çok farklı bir aroması var. Kahvenizi yudumlarken Dubai Mall'ın bahçesindeki ışıklı su gösterisini izleyebilirsiniz. 

Gösteri Burj Khalifa ile Dubai Mall'ın ortak bahçesinde büyük bir havuzda belirli saatlerde oluyor. Saatlerini Avm çalışanlarına sorabilirsiniz.

Gece Dubai Marina'yı görmenizi öneririm. Burası yapay bir kanal etrafına gökdelenler dikilerek oluşturulmuş kıyısında cafelerin ve özellikle Dubaili yerlilerin en sevdiği tütün mamülü olan Shisha yani nargilecilerin bulunduğu bir liman. Nargile sevenlerdenseniz Dubai'de mutlaka denemenizi öneririm. Çok farklı çeşitte ve enfes aromaları olan nargileler içebilirsiniz.

Dubai Marina Walk


Gece ilerledi deniz ve yol yorgunluğu da var. Artık herkes otellerine dönmeli. :)

2. gün ne mi yapacaksınız. E onu da 2. gün yazacağım.

Takipte kalın.

Sevgiler,
LuLu





14 Ocak 2016 Perşembe

İnsan alemde hissettiği müddetçe yaşar!

Selam Sevgili takipçiler,

Kar kış kıyamet de bitti. Havalar ısınmaya güneş bir görünüp bir kaybolmaya başladı. Siz de benim gibi güneş enerjisi ile çalışanlardansanız bu ara havalar tam kendinizi evden atmalık. Spor papuçlarınızı giyip, kulaklığınızı takıp, playlistinizde en sevdiğiniz şarkıları seçip, uzun uzun yürüyüşler yapmalık değil mi? E hadi o zaman.. 

"Peki aç aç mı yürüyeceğiz?" Dediğinizi duyar gibiyim. Yok canım :) Önce güzel bir kahvaltı yapacağız tabi ki. Nerede mi? E durun ayol söyleyeceğim onu da şimdi. :)

11 yıldır, Anadolu yakasında oturup, Avrupa yakasında yaşayan biri olarak iki yakam bir araya gelmedi a dostlarım. Bunun bana en büyük getirisi iki yakanın da tüm mekanlarına hakim olmam oldu. 

Haliyle kim nereyi önerdi, nereyi beğendi ise anında gidip test etme şansı buldum. 
Bugün yazacağım mekana bir arkadaşımın önerisi üzerine önce yemeğe sonra kahvaltıya gittim.

Yer Bebekteki Private Reason. Alışılmış lüks Bebek kafelerinin aksine country tarzı ile Londra'daki ara sokak kafelerini andıran sevimli aslında çayları ve kahveleri ile meşhur, gözlerden uzak sakin ve sıcacık bir mekan.

Siz de yürüyüş parkuru olarak Bebeği seçtiyseniz ve gününüzü güzel bir kahvaltı ve enfes kahveler ile taçlandırmak isterseniz buraya uğrayabilirsiniz.



Mekan, Bağarası sokakta hemen yokuş üzerinde 
daha açık ifade ile meşhur Bebek Badem Ezmecisi'nin solundaki yokuş üzerinde. Makarna ve salataları da gayet başarılı olsa da ben özellikle burada kahvaltı yapmaktan inanılmaz keyif aldım. Eğer iki kişi gidiyorsanız bir kahvaltı tabağı isteyebilirsiniz. Yanında sucuk ve menemen de alabilirsiniz. Sıcak simit ve kızarmış ekmek de kahvaltının bonusu. 






Kahvaltılıkların herhangi bir şarküteriden alınıp tabağa konduğu kahvaltıları sevmem. Yani eğer dışarıda bir yerde kahvaltı ediyorsam ve o kahvaltıyı yazmaya değer buluyorsam zeytinin Ayvalık'tan, peynirin Ezine'den, sucuğun kasaptan, balın Kars'tan geldiğini bilmeliyim. Aksi halde bunun evde yaptığımız kahvaltıdan ne farkı kalır?

İşte Private Reason'da bahsettiğim gibi bir kahvaltı tabağı getirtebilirsiniz. Fiyatı 29 TL ve iki kişinin doyabileceği büyüklükte.
İçerisinde kurutulmuş domates ezmesi, nutella, ev yapımı reçel, manda kaymağı, Kars balı, yayık tereyağı, kaşar, beyaz peynir, dil peyniri, eski kaşar, yeşil ve siyah zeytin, böğürtlen reçelli lor, domates, salatalık ve biber bulunuyor. 





Biz doymama ihtimalimize karşı bir de sucuk ve menemen istedik. Sucuk tam beklediğim gibi kasaptan az acılı. Menemen sanki az önce annem mutfakta hazırlayıp getirmiş gibi. Yanında da demli bir çay ki hep söylerim bir müessesenin kalitesi çayının ne kadar iyi olduğu ile doğru orantılıdır diye. Bu tezimi de burada da böylece bir kez daha doğrulamış oldum. 


Eğer siz benim gibi çaycı değilseniz hiç üzülmeyin. Çünkü Private Reason'un menüsünde lavantadan, güle vanilyadan portakala 27 farklı çeşit bitki çayı var. Bunlardan birini deneyebilirsiniz. Çay fiyatları da 10-13 TL arasında değişiyor. 



Şimdi gelelim kahvelere, bildiğimiz klasik kahvelerin dışında sizin damak tadınıza özel demleme kahveler yapabiliyorlar. Bu yüzden kahvaltınızı yaptıktan sonra dostlarınızla sohbet ederken lütfen servise yardımcı olan arkadaşlardan birini yanınıza çağırın ve ne tür bir kahve istediğinizi ona anlatın. Sizin için en uygun kahveyi demleyip servis ediyorlar. Kahve fiyatları 10-15 TL arasında.

Sakin huzurlu bir kahvaltıdan sonra midenizi ödüllendirdiniz. Şimdi bedeninizi ödüllendirme zamanı hadi bakalım takın kulaklıkları inin sahile, denizin kokusunu çekin içinize tüm kötü düşünceleri akıtın sahilden denize.. 

Yürüyün hür maviliğin bittiği son hadde kadar! İnsan alemde hissettiği (hayal ettiği) müddetçe yaşar! 

Sevgiler

LuLu :)